153 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (İmar Planı Kapsamına Alınan Meraların Hazine Adına Tescili)

T.C. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI Millî Emlâk Genel Müdürlüğü

SAYI: Mile 2 Şb. 3303-29247/16261                                                         Ankara, 10/5/1989

KONU: Mer’aların mülkiyeti

(SIRA NO: 153)

3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesinde özetle; bu maddede sayılan umumî hizmetlere ayrılmış yerlere rastlayan Hazineye ait taşınmaz malların hangi şartlarla belediye yahut özel idarelere terk edileceğine, bu yerlerin başka maksatlar için kullanılamayacağına, özel mülkiyete konu edilemeyeceğine, edildiği takdirde terk eden idareye geri verileceğine değinilmiş ve son fıkrasında imar planı içindeki mer’aların imar planının onayı ile hukukî niteliklerini kaybedeceği, onaylanmış imar plânı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacağı belirtilmiştir.

Maddenin uygulanış şekline ilişkin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 7/11/1985 tarih ve 1477 sayılı genelgesinde, 1580 sayıl Belediye Kanununun 159 uncu maddesi ile bu madde hakkındaki Büyük Millet Meclisini 17 Mayıs 1954 tarih ve 808 sayılı tefsir kararından söz edilerek, imar planı içerisinde kalan mer’a, yaylak, kışlak, harman yeri, seyrangâh ve çayırlar ile tescil harici bırakılmış yerlerden imar planı ile konut, sanayi, ticaret gibi özel mülkiyete konu olabilecek amaca ayrılanların belediye ya da özel idare adına tescil edileceği öngörülmüştür. Bu nedenle de İmar Kanununun 11. maddesinin son fıkrasının yorumu ve uygulanış şekli yönünden anılan Genel Müdürlük ile Bakanlığımız arasında görüş ayrılığı doğmuş ve bir yandan mer’a iken imar planı düzenlenerek belediye, il özel idareleri ve köyler adına tescil edilen yerler için tapu iptal ve tecsil davası açılmış diğer yandan da konuya ilişkin görüşleri alınmak üzere Danıştaya başvurulmuştur.

Danıştayca verilen 10/2/1989 gün ve E: 1988/326, K : 1989/19 sayılı kararda; “İmar planı sınırları içindeki mer’aların, planın onayı ile birlikte hukukî bakımdan mer’alık niteliğini yitireceği, bu yerlerden genel hizmetlere ayrılanların belediye veya özel idareye bedelsiz terkininin gerekeceği, genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek bir amaca ayrılan yerlerin onaylanmış imar planıyla getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacakları, ancak bu durumun mer’alardan elde edilen yerlerin belediyeler adına tescilini gerektirmeyeceği” belirtilmiştir.

Danıştayın bu kararından sonra Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, 1/5/1989 tarih ve 1498 sayılı genelgesi ile yukarıda değinilen 1477 sayılı genelgesinin, ilgili bölümünü Danıştay kararı doğrultusunda değiştirmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 1477 sayılı genelgesi uyarınca hatalı olarak özel idare, belediye ve köyler adına yapılan tesciller izlenip düzeltilmesi için 3533 sayılı Kanuna göre hakeme başvurulmuş olmasına rağmen bazı yerlerde Hazinenin bilgisi dışında anılan idareler adına tescil edilmiş yerler olduğu anlaşılmıştır.

Bu nedenle, iliniz ya da ilçeniz belediye hudutları yahut mücavir alan içinde bulunan mer’a, yaylak, kışlak, harman yeri, seyrangâh, çayır ya da Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden imar planı uygulaması neticesinde belediye, özel idareler ya da köy tüzel kişiliklerinin özel mülkiyetine geçen konut, sanayi, ticaret, turizm gibi özel mülkiyet konusu olabilecek taşınmaz mal bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunduğunun saptanması halinde;

A) Taşınmaz mal halen adı geçen bu idarelerin mülkiyetinde ise devrini önlemek için gerekli işlemler yapılarak;

1. İlgili idareden bir yazı ile tapu kaydının Hazine adına düzeltilmesi için tapu sicil müdürlüğüne talepte bulunulmasının istenmesi,

2. İlgili idare rızaen düzeltme talebinde bulunmaya yanaşmadığı takdirde, 3533 sayılı Kanuna göre hakeme başvurularak, yerin Hazineye ait olduğunun tesbitinin istenmesi ve alınacak karara dayanılarak tapu kaydının Hazine adına düzeltilmesi için tekrar ilgili idareye talepte bulunulması, kaydın düzeltilmesi sağlanamadığı takdirde yargı yoluna başvurulması;

B) Taşınmaz mal, üçüncü kişinin mülkiyetine geçmiş ise, üçüncü kişinin mülkiyeti edinirken iyi niyetli olup olmadığının araştırılması;

1. İyi niyetli ise, ilgili idareye karşı üçüncü kişinin malı iktisap ettiği bedel üzerinden tazminat davası açılması,

2- Kötü niyetli ise, mahkemeden gerekli tedbirler istenmekle birlikte taşınmazın geri alınması için tapu iptal ve tescil davası açılması,

gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve yeteri kadar gönderilen bu genelgemizden ilinize bağlı ilçelere de gönderilmesini rica ederim.

Şafak KAYNAK      

Millî Emlâk Genel Müdürü

Ek : 1 Danıştay Kararı

1 Yargıtay Kararı

T.C.

DANIŞTAY

Birinci Daire

Esas No       :            1988/326

Karar No       :            1989/19

3/5/1985 gün ve 3194 sayılı İmar Kanunun 11 inci maddesinin son fıkrası hükmünün uygulanmasında ortaya çıkan duraksamanın giderilmesi için istişari düşünce istemine ilişkin Başbakanlığın 25/10/1988 günlü ve Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü 07/174-314/04787 sayılı yazısına ekli Maliye ve Gümrük Bakanlığının 25/10/1988 günlü ve Millî Emlâk Genel Müdürlüğü Mile 10. Şb. 3122-3558/36739 sayılı yazısında aynen :

“İmar planları içine alınan mer’aların mülkiyeti konusunda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Bakanlığımız arasında Kanunun 11. maddesinin son fıkrasının yorumu açısından görüş farklılığı meydana gelmiştir.”

3/5/1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesi şöyle demektedir :

“İmar planlarında; meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi umumî hizmetlere ayrılmış yerlere rastlayan Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkullar ile askerî yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ile ülke güvenliği ile doğrudan doğruya ilgili Türk Silâhlı Kuvvetlerine ait harekât ve savunma amaçlı yerler hariç, Hazine ve özel idareye ait arazi ve arsalar belediye veya valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeye, belediye ve mücavir alan hudutları dışında özel idareye bedelsiz terk edilir ve tapu kaydı terkin edilir. Ancak, bu yerlerin üzerinde bina bulunduğu takdirde, arsası hariç yalnız binanın halihazır kıymeti için takdir edilecek bedel ödenir. Bedeli ve ödeme şekli taraflarca tesbit olunur.

Bu suretle maledilen arazi ve arsalar belediye ve özel idare tarafından satılamaz ve başka bir maksat için kullanılamaz. Bu husuta tapu kütüğünün beyanlar hanesi gerekli şerh konur.

Bu yerlerin kullanış şekli, yeni bir imar planıyla değiştirilip özel mülkiyete konu olabilecek hale getirildiği takdirde, bu yerler devir alınan idareye belediye veya özel idarece aynı usulle iade edilir. Buna aykırı davranışı sabit olan ilgililer şahsen sorumludur. Bu terkinler hiçbir şekilde resim, harç ve vergiye tabi değildir.

Hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastrol yollar, meydanlar ile meralar, imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanım amacına konu ve tabi olurlar.”

Görüş ayrılığına konu bu son fıkra ile ilgili olarak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 7/11/1985 gün ve 1477 sayılı genelgenin eki yönergede;

“İmar planı sınırları içinde kadastrol yollar, meydanlar ile Medenî Kanunun 641. maddesi kapsamında olup, 766 sayılı Tapulama Kanununun 35. maddesi gereğince sınırlandırılması yapılan mer’a, yaylak, kışlak ve harman yerleri ile tesbit harici bırakılan yerler hazırlanan imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar.

1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi ile belediye sınırları içerisindeki sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangâh, harman yeri, çayır, mer’alar belediyelere devrolunmuştur.

Büyük Millet Meclisinin 17 Mayıs 1934 tarih ve 808 sayılı tefsir kararında da belediyelere devrolunun hususun yalnız idare ve nezaret hakkı olmayıp tasarruf hakkını da kapsadığı belirtilmiştir.

Bu nedenle; imar planları içerisinde kalan mer’a, yaylak, kışlak, harman yeri, seyrangâh ve çayırlar ile tescil harici bırakılmış yerlerin tescili için Medenî Kanunun 912. maddesindeki tescili muktazi aynî hak doğmuş olacağından belediye sınırları içerisindeki bu gibi yerlerin imar parselesyon planının uygulanması sırasında, arsa vasfı ile planda gösterilen kullanım ve kamu hizmetine tahsis amacına göre belediye veya Hazine adına tescil edilecek ve belediye adına yapılan tescillerden Hazineyi temsilen maliye kuruluşuna bilgi verilecektir.”

denilmektedir.

Görüldüğü üzere, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü imar planı sınırları içine alınan mer’a, yaylak, kışlak gibi yerlerin belediye adına tescil edilmesini 3 Nisan 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesine ve bu maddeye ilişkin T.B.M.M.’nin 17/5/1934 gün ve 808 sayılı tefsir kararına dayandırmaktadır.

1580 sayılı Kanunun 159. maddesi ile 808 sayılı tefsir kararı dikkatlice incelenecek olursa, belediyelere devredilen hususun, mer’aların kullanım, yönetim ve gözetim hak ve sorumluluğu olduğu görülür.

Tefsir kararında yer alan tasarruf deyimi tapu mevzuatındaki mülkiyet hakkı karşılığı olan teknik ifade değildir.

Bilindiği üzere mer’alar bir köy veya belediye halkının hayvanlarını otlatmaları için ayrılmış kamu mallarındandır. Kendilerine mer’a tahsis edilen köy veya belediye tüzel kişiliğinin mer’alar üzerindeki hakkı, sadece kullanmaya ilişkindir. Bu hakka paralel olarak da koruma ve gözetmek görevleri vardır.

Bu tür malların özel mülkiyete konu olabilmesi için bir kamu otoritesinin idarî bir tasarrufla mer’anın tahsis cihetini değiştirmesi gerekmektedir. Hukukumuzda bu yetki zaman zaman çeşitli kuruluşlara verilmiştir. Son olarak mer’aları tahsis etmek veya tahsis şeklini değiştirmek yetkisi 9/5/1985 gün ve 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K.’nin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 2/p, 9/6 maddeleri ile adı geçen kuruluşa verilmiştir. Ancak, anılan kuruluşun bu yetkisi genel bir yetkidir. Çünkü İmar Kanununun 11. maddesi ile bu konuda bir ayrım gözetilmiş ve ister belediyece, ister valiliklerce yapılsın imar planı içinde kalan mer’aların hukukî niteliklerinin kendiliğinden kalkacağı kabul edilmiştir. Yani belediye ve valiliklere imar plânı yapmaları koşuluyla dolaylı şekilde mer’aların hukukî niteliğini kaldırma yetkisi verilmiştir.

Görüldüğü üzere, 3194 sayılı İmar Kanununun 11/son maddesi, mer’aların mülkiyetini saptayan ve bu mülkiyeti belediyelere ya da valiliklere nakleden bir hüküm değildir. Sadece mer’alık niteliğinin belediye ya da valiliklerce imar planı düzenlenerek kaldırılmasını sağlayan yetkiyi ifade etmektedir.

Uygulamada, belediyeler, imar planları yoluyla mer’alardan; özel mülkiyete konu olabilecek mesken, sanayi, ticaret alanı gibi yerleri de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün anılan genelgesine dayanarak kendi adlarına tescil ettirmektedir. Buna karşılık yukarıda belirttiğimiz gerekçelerle Bakanlığımızca bu tescillere karşı dava yoluna gidilmektedir.

Bilindiği üzere, kamu idareleri arasında bu tür uyuşmazlıklar 29/6/1938 gün ve 3533 sayılı Kanuna göre tahkim yoluyla çözümlenmektedir. Bakanlığımızca bu yola başvurulduğunda lehimize karar alınmaktadır. Fakat anılan kurum temyiz yolunu kapadığı için Yargıtaya gidilmemekte ve bu konuya ilişkin bir karar alınması mümkün olmamaktadır.

Ancak; mer’aya tecavüz dolayısıyla verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26/3/1976 gün ve 1975/14 – 19, K : 1976/1172 ve Yargıtay 4 üncü Hukuk Dairesinin 16/2/1987 gün ve 1986/7221 Esas, 1987/926 karar sayılı ilâmlarında, 1580 sayılı Kanunun 159 uncu maddesi ile 808 sayılı T.B.M.M. tefsir kararı etraflıca incelenmiş, belediyelere bırakılan tasarruf, idare ve nezaret hakkı olduğu, mer’aların mülkiyetinin devredilmediği sonucuna varılmıştır.

Bu nedenle,

3194 sayılı İmar Kanununun 11/son maddesinin imar planları içine alan mer’aların mülkiyetinin belediyelere devrine imkân verip verilmediğine ilişkin belediyelerle Hazine arasında süre gelen ihtilafın kesin suretle çözümü için Danıştayın istişarî görüşüne ihtiyaç duyulduğundan, yazımızın 2575 sayılı Kanunun 23/e maddesi gereğince Danıştay Başkanlığına havale edilmesine müsadelerinizi arz ederim.” denilmektedir.

Gereği görüşülüp düşünüldü :

Üye Birsen Çırakman’ın “İmar planları içine alınan mer’aların mülkiyeti konusunda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Maliye Bakanlığı arasında 3194 sayılı Yasanın son fıkrasının yorumundan doğan görüş ayrılığının giderilmesi istişarî düşünce isteminin konusunu oluşturmaktadır.

3194 sayılı Yasanın son fıkrası, “Hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastrol yollar, meydanlar ile mer’aları, imar planının onayı ile bu vasıflarını kendilğinden kaybederek, onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar.” hükmünü amir bulunmaktadır. Fıkrada sayılan yerler aslında kamunun yararlanmasına ayrılmış veya tahsis edilmiş, tapuda tescile tabi olmayan kamu mallarıdır. Bu malların onaylanmış imar planı kararı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybedecekleri ve planda belirtilen kullanma amacına tabi olacakları açıktır. Fıkra, mer’a olmaktan çıkan bu yerlerin mülkiyetinin devrini öngören bir hükmü içermektedir. Ancak, bu hükümle belediye ve valiliklere, imar planı düzenleyerek, mer’a olan bir yerin bu niteliğinin kaldırılmasını sağlayan bir yetkiyi kullanma olanağı tanınmaktadır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 48 inci maddesiyle yürürlükten kaldırılan Tapulama Kanununun 35 inci maddesinde “Mer’a, yaylak ……….. gibi ammenin istifadesine tahsis edildiği veya kadimden beri umumun istifade ve intifa ettiği, belgelerle veya bilirkişi ve şahit beyanı ile tevsik edilen ortamalı arazi sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır.

Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirtilen gayrimankuller hususî kanunlarında yazılı hükümler mahfuz kalmak üzere hususî mülkiyete konu teşkil etmezler.” denilmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 16 ncı maddesinin B bendinde de aynı mahiyette bir hükme yer verilmiş bulunmaktadır. Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere mer’alar, mer’a olarak tapuya tescili gerekmeyen ve özel mülkiyete konu olmayan gayrimenkullerdir. Sözü geçen 11 inci maddenin son fıkrasına göre, mer’alar bu niteliklerini planın onayı ile birlikte yitirdikleri anda plandaki kullanım amacına göre mülkiyetinin kime ait olacağı sorunu ortaya çıkmamaktadır.

Duraksama, mer’adan elde edilen ve planlarında, konut, sanayi ve ticaret alanı gibi özel mülkiyete konu olacak biçimde belirlenen yerlerin mülkiyetinin kime ait olacağı konusunda belirmektedir.

Türk Kanunu Medenîsinin, sicile mukayyet olmayan gayrimenkuller başlıklı 912 nci maddesinde “Kimsenin hususî mülkiyetinde bulunmayan ve ammenin kullanmasına tahsis edilen gayrimenkuller, onlara mütaallik ve tescili muktazı aynî bir hak olmadıkça, tescile tabi değildir.

Sicile mukayyet bir gayrimenkul, kaydı lazım gelmeyen bir gayrimenkule tahavvül ettikte; kaydı sicilden çıkarılır.” hükmü yer almaktadır. Bu durumda mer’a iken imar planında özel mülkiyete açılan bir yer için tescili gereken bir aynî hakkın doğduğundan kuşku duyulamaz.

3194 sayılı İmar Kanununun 11 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında Hazine ve belediye adına tapuda tescilli olup, imar plânında umumî hizmetlere ayrılan yerler için yapılacak tapu terkinine, tapuya verilecek şerhe, bu yerlerin kullanış şeklinin yeni bir imar plânıyla değiştirilmesi halinde yapılacak işlemlere ilişkin hüküm sevkedilmiştir. Maddenin son fıkrası ise, esasen kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş ve ayrılmış bulunan ve tapuda tescili bulunmayan kadastrol yollar, meydanlar ve mer’alar hakkında olup imar planının tasdikiyle bu gibi yerlerin yalnızca plandaki kullanım amacına tabi kalınacağı yolunda hüküm içermektedir. İmar planlarında genel hizmetlere ayrılan yerler, esasen özel mülkiyete konu olmamaları nedeniyle tescile tabi bulunmadıklarından, mer’alara isabet eden plândaki bu hizmetlere ayrılan yerler için, olsa olsa, tahsis şekli değişmiş olmakta ve umumun başka bir yararı için kullanılır hale dönüşmektedir. Bu yönüyle de mer’a niteliğini kaybettikten sonra plan kararıyla yol, meydan, park gibi olan yerlerin mülkiyetinin  kime ait olacağı sorunu ortaya çıkmaktadır.

Mer’a niteliğini kaybeden yer, imar planında özel mülkiyete konu olacak bir arsa vasfını almışsa bu nitelikteki arazinin malikinin Hazine olacağı tabiîdir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26/3/1976 gün ve E: 1975/1419, K : 1986/1172 ve Yargıtay 4 üncü Hukuk Dairisinin 16/2/1987 gün ve 1986/7221 esas, 1987/926 karar sayılı kararları da bu görüşe dayanmaktadır.

Nitekim, 3402 sayılı Kadastro Kanunun 18 inci maddesinde de kamu mallarını belirleyen 16 ncı maddesi hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallarla tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerin Hazine adına tesbit olunacağı ifade edilmektedir.

Bu nedenlerle, mer’aların hazırlanan imar planında, konut, ticaret ve sanayi alanı gibi özel mülkiyete konu olacak bir kullanım biçimine dönüştürülmesi halinde bu yerlerin, belediye adına tescilinin mümkün bulunmadığı ve Hazineye ait olması gerektiği, mer’alardan genel hizmetlere ayrılan yerlerin daha sonra plan değişikliğiyle özel mülkiyete konu alanlara dönüştürülmesi halinde de belediye adına tescilin yapılmayacağı” yolundaki gerekçedeki ayrışık oyuna karşı; istişarî görüş isteminin konusunu, 3/5/1985 günlü ve 3194 sayılı İmar Kanunun 11 inci maddesinin son fıkrası hükmünün, imar planı içine alınan mer’aların mülkiyetinin belediyelere devrine olanak verip vermediği hususu oluşturmaktadır

3/5/1985 günlü ve 3194 sayılı İmar Kanunun kamuya ait gayrimenkuller başlığını taşıyan 11 nci maddesi “İmar planlarında; meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi umumî hizmetlere ayrılmış yerlere rastlayan Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkular ile askerî yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ile ülke güvenliği ile doğrudan doğruya ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine ait harekât ve savunma amaçlı yerler hariç Hazine ve özel idareye ait arazi ve arsalar belediye ve valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeye, belediye ve mücavir alan hudutları dışında özel idareye beledelsiz terk edilir ve tapu kaydı terkin edilir. Ancak, bu yerlerin üzerinde bina bulunduğu takdirde, arsası hariç yalnız binanın halihazır kıymeti için takdir edilecek bedel ödenir. Bedeli ve ödeme şekli taraflarca tespit olunur.

Bu suretle maledilen arazi ve arsalar belediye veya özel idare tarafından satılamaz ve başka bir maksat için kullanılamaz. Bu hususta tapu kütüğünün beyanlar hanesine gerekli şerh konur.

Bu yerlerin kullanış şekli, bir imar planıyla değiştirihip özel mülkiyete konu olabilecek hale getirildiği takdirde, bu yerler devir alınan idareye, belediye veya özel idarece aynı usulle iade edilir. Buna aykırı davranışı sabit olan ilgililer şahsen sorumludur. Bu terkinler hiçbir şekilde resim, harç ve vergiye tabi değildir.

Hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastrol yollar, meydanlar ile mer’alar, imar planının onayı ile vasıflarını kendiliğinden kaybederek, onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar” hükmünü taşımaktadır.

İdare yazısında İmar Kanununun 11 inci maddesinin son fıkrasının yorumunda duraksama olduğu ileri sürülmekteyse de, bu fıkranın amaç ve anlamını belirlemek için maddeyi bir bütün olarak incelemek gerekmektedir. Madde bir bütün olarak incelendiğinde de imar planı içine alınan mer’aların bu planda tahsis edildiği amaca göre mülkiyet konusu değişmektedir.

3194 sayılı Yasanın 11 inci maddesinin son fıkrası hükmü, bu Kanuna göre hazırlanan imar planları içine alınan mer’aların hukukî vasfını imar planının onayıyla birlikte kendiliğinden kaybedeceğini ve onaylanmış imar plânı kararıyla getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacağını öngörmektedir.

Bu hükme göre, daha önce mer’a olan bir yer imar planıyla başka bir amaca tahsis edilmiş ise, o yerin mer’alık vasfı ortadan kalkmakta ve imar planının onaylanmasıyla birlikte tahsis yönü değişerek plânda gösterilen amaçlar için kullanılabilir hale gelmektedir.

Bu durum, imar planı sınırları içine alınan mer’aların hepsinin belediye veya özel idareye terkine olanak vermemekte ancak, imar planları içine alınmakla mer’alık vasfı değişen bu yerlerin, imar planında meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi genel hizmetlere ayrılan bölümlerinin 11 inci maddenin yukarıda metni yazılı birinci ve ikinci fıkraları hükümlerinin uygulanması suretiyle belediye veya özel idareye bedelsiz terkine imkân vermektedir. Sözü geçen 11 inci maddenin son fıkrasında sayılan yerler (kadastrol yollar, meydanlar ile mer’alar) onaylanmış imar planında genel hizmetler dışında bir amaca ayrılmışsa, örneğin, özel mülkiyete konu olabilecek konut, sanayi ve ticaret alanı olarak belirlenmişse bu alanların belediye veya özel idareye terkininin söz konusu olamayacağı kuşkusuzdur. Mer’aların, imar planında, önce, genel hizmetlere ayrılması ve bu nedenle belediye veya özel idarelere mal edilmesinden sonra plan değişikliğiyle özel mülkiyete konu olabilecek yapı alanlarına dönüştürülmesi halinde ise bu yerlerin devir alınan idareye geri verileceği 11 inci maddelerin 3 üncü fıkrasında açık hükme bağlandığından bu taşınmazların bu yolla da belediye adına tesciline olanak bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, imar planı sınırları içindeki mer’aların, planın onayıyla birlikte hukukî bakımdan mer’alık niteliğini yitireceği, bu yerlerden genel hizmetlere ayrılanların belediye veya özel idareye bedelsiz terkininin gerekeceği, genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek bir amaca ayrılan yerlerin onaylanmış imar planıyla getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacakları; ancak, bu durumun mer’alardan elde edilen yerlerin belediyeler adına tescilini gerektirmeyeceği mütalaa kılınmakla dosyanın Danıştay Başkanığına sunulmasına, 10/02/1989 gününde esas yönünden oy birliği, gerekçede oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan                                         Üye                                            Üye

Hasan Basri GÜLTEKİN                         Fikret UNGAN                              İbrahim AKINCI

Üye                                             Üye

Birsen ÇIRAKMAN                          Yüksel TAŞKIN

T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

SAYI            :            Esas  1986    Karar

7751             8006

YARGITAY İLAMI

Mahkemesi     :            Gümüşhacıköy Asliye Hukuk Hakimliği

Tarihi            :            11/4/1986

Nosu            :            1985/143 – 496

Davacı            :            ………………………………

Davalı            :            ……………………………….

Üçüncü  Şahıs    :            ……………………………….

Gümüşbucağı Belediye Başkanlığı vekili Avukat Saim Kılavuz ile Hazine vekili Avukat Runa Kargı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Gümüşhacıköy Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 11/4/1986 gün ve 143/496 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü.

YARGITAY KARARI

Belediye tarafından Hazine aleyhine dava ile, dava dilekçesinde nitelikleri belirtilen taşınmazın tescili istenilmiştir. Belediye ile Hazine arasındaki dava 3533 sayılı Kanuna göre hakem sıfatıyla görülmüş ve sonuçta mahkamece belediyenin davasının kabulüne ve taşınmazın belediye adına tesciline karar verilmiştir. Hazine bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuş olup mahkemece hakem kararlarının kesin olduğundan bahisle Hazinenin temyiz talebinin reddine karar verilmiş ve temyiz talebi itiraz olarak değerlendirilmiştir. Gerçekten 3533 sayılı Kanuna göre tarafların sıfatları nazara alındığında, her iki kurum arasındaki davanın hakemde görülmesi gerekir. Ancak hakem tescile karar veremez. Çünkü 5519 sayılı Kanuna ve Medenî Kanunun 633 ve 639 uncu maddeleri hükmüne göre bir taşınmazın tesciline ancak mahkemece karar verilebilir. Hakem mahkeme sayılmaz. O itibarla bu olayda hakemin yapacağı iş belediye ile Hazine arasındaki mülkiyet uyuşmazlığını çözmek ve bundan sonra tescil talebi hakındaki dava dosyasını görevli mahkemeye göndermekten ibarettir. Tescil talebi hakkında hakem tarafından karar verilmesi yetki aşımı sayılır. Görev meselesi kamu düzeni ile ilgili olduğundan ve ortada yetkiye dayanılan bir karar söz konusu olmadığından böyle bir kararın temyizi mümkündür. Görev noktasına ilişkin temyiz hakem kararına itiraz sayılmaz. Bu itibarla görev aşımı suretiyle verilen kararın kesin olduğundan da söz edilemez. Bu yön Yargıtayca inceleme konusu yapılabilir. Bu durumda hakem tarafından verilen ve temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulünü hükme bağlayan 11/4/1986 tarihli ve 1985/143 esas, 1985/496 sayılı kararın kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15/9/1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan          Üye                  Üye                  Üye                     Üye

Ş. ÖZMEDİR            A. SOLAK            İ. ÖZMEN            F. ILDIZ  A. YÜKSEL

 

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın